12 Mart İstiklal Marşının Kabulü İstiklal Marşı 96 Yaşında (İstiklal Marşının Bestesi ve Güftesi Kime Ait?)

Bugün İstiklal Marşının Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabulünün 96. yıl dönümü. İşte İstiklal Marşının kabulü, bestecisi ve güftecisi.

Yayınlanma:
12 Mart İstiklal Marşının Kabulü İstiklal Marşı 96 Yaşında (İstiklal Marşının Bestesi ve Güftesi Kime Ait?)

Türkiye Cumhuriyeti'nin İstiklal Marşı 96 yaşında.

12 Mart 1921 yılında ünlü şairimiz Mehmet Akif Ersoy'un kaleme aldığı İstiklal Marşı, Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi marşı olarak kabul edildi.

İstiklâl Marşı, Osmanlı Türkçesi ile yazılışı استقلال مارشى olan Türkiye Cumhuriyetinin resmi marşıdır.

Güftesi Kime Ait?

İstiklal Marşı'nın güftesi, Anadolu'da Milli Mücadele döneminin devam ettiği sürede Mehmet Âkif Ersoy tarafından kaleme alınmış şiir. Şair Mehmet Akif Ersoy'un Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine, cesaretine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirmektedir.

Bestesi Kime Ait?

Şiir, 12 Mart 1921'de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklal Marşı olarak kabul edildi. Bestesi Osman Zeki Üngör'e aittir. Orkestrasyonu Edgar Manas tarafından yapılmıştır.

İStiklal Marşı

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!

Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl...

Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir îmânı boğar,

"Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.

Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.

Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı:

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:

Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki fedâ?

Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ!

Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ.

Ruhumun senden, İlâhi, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne nâ-mahrem eli.

Bu ezanlar -ki şehadetleri dînin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,

Her cerîhamdan, İlâhi, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım;

O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl:

Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl!

5haber.com  |  Ankara

Yorum Yapmak İçin Tıklayınız0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.