Chp'li Özkan'dan Çeşme Projesi İddiası: "Yangın Tesadüf Mü, Planlı Mı?"
CHP İzmir Milletvekili Özkan'dan Çeşme Yangını Hakkında Suç Duyurusu
CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, İzmir'deki orman yangınları ve Çeşme Projesi iddiaları üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Tuncay Özkan, partisinin İzmir İl Başkanlığı'nda yaptığı açıklamada, İzmir'de yaşanan yangınlara değindi.
"Yangınlar Tesadüf mü, Plan mı?"
Özkan, "Çeşme ilçesinde yanan orman alanları ile Danıştay tarafından iptal edilen Çeşme Projesi'nin yapılacağı alanların birebir örtüştüğünü belirterek, "Bu bir tesadüf mü yoksa plan mı? İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nı göreve davet ediyorum. Bu basın toplantısı aynı zamanda bir suç duyurusudur" dedi.
CHP milletvekili "Çeşme projesinde gösterilen alanın 24 Temmuz'daki orman yangınında yanarak kül olması bir tesadüf müdür, bir planın sonucu mudur? Bunun ortaya çıkması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletiyse eğer bir otokrasi değil de hukuk yürürlükteyse bu tür sabotajların ya da bu tür yangınların araştırılması gerekir. Bu sorunun yanıtını Cumhuriyet Savcılığımızdan araştırma yaparak beklemekteyiz" ifadelerini kullandı.
Kaybedilen Orman Alanları ve Maliyet
İzmir'deki yangınlarda 27 bin hektar orman alanını kaybettiğini belirten CHP'li Tuncay Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"20 yıl önce 'devletin ormanı değil, milletin ormanı' diyerek çıktıkları yolculukta, milleti orman üzerinden soyarak, milleti ormansız bırakarak maalesef bu noktaya kadar geldik. İzmir’de 72 saat süren orman yangınında kaybettiğimiz alan 27 bin hektar. Toplam söndürme maliyetini açıklamıyorlar ama biz daha önceki söndürme faaliyetlerinden yola çıkarak bu rakamları buluyoruz. 81 milyon liradır 72 saatin maliyeti. İzmir’deki ormanlarımızı söndürme ve geri dönüşüm maliyetleriyle birlikte ele alırsak, toplam 130 milyon liradan söz ediyoruz. Bu maliyetleri göze alıp her yıl ne yazık ki ormanlarımızı söndürmek için, hava gücü yaratma karadan müdahalelerde eğitimli ve donanımlı itfaiye erleriyle olaya müdahale etme ve yangın öncesinde önlem alma konusunda en küçük bir çalışma yoktur. İktidar ormanları yanarken de, yandıktan sonra da yandaşlarını zengin etme ve zenginlerin 2030 yılına kadarki odun kömürü dahil olmak üzere, orman ürünlerini tedarik etmek amacıyla peşkeş çekmiş durumdadır."
Hava Gücü Eleştirisi
Özkan, "Hala envanterimizde gece görüşlü bir söndürme helikopteri yok. Envanterimizde bir tek uçağımız yok. Bununla ilgili hava gücü bulunmamaktadır. Tamamı kiralanmaktadır. Havadan söndürme araçlarının kira işlemleri şeffaf olmayan ihale yöntemleriyle tamamen yandaşlara dönük bir tutum içerisinde sürmektedir" dedi. Özkan, 2022 yılından bu yana bir Boeing 737 tanker uçak alımının yapılamadığını belirterek "O tanker uçak 20 saat havada kalma kapasitesi olan, 77 tona kadar su bırakabilen ve bir orman yangını çepeçevre dolaşarak söndürebilen bir yapıya sahiptir. Toplam maliyeti Türkiye'ye 5 milyar liradır. Bizim 2022'den bu yana orman yangınları için harcadığımız maliyet bunun iki katıdır" ifadelerini kullandı.
"Ormansız Türkiye Bırakıyorlar"
Orman yangınları için önlemlerin alınmadığını da aktaran Özkan, "Neden önlem alınmadı? İzmir'de 27 bin hektar alan niye yandı? Orman şehitlerimiz niye şehit oldu? "Devlet ormancılığını bıraktık, millet ormancılığına geçiyoruz" sloganıyla milletin ormanını yok edenler yarına, çocuklarımıza ormansız bir Türkiye bırakmak için ellerinden geleni yapıyorlar" diye konuştu.
Harita üzerinden göstererek Çeşme ilçesinde yanan orman alanların, Danıştay tarafından iptal edilen Çeşme Projesi yapılacağı alanla bire bir örtüştüğü belirten Özkan, "Bu bir tesadüf mü yoksa plan mı? Buradan savcıları göreve davet ediyorum. İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı'nı göreve davet ediyorum. Bu basın toplantısı aynı zamanda bir suç duyurusudur. Bu bir plansa, bu plan mutlaka araştırılmalı ve ortaya çıkartılmalıdır. Bu projedeki alanın yanması Çeşme projesinde gösterilen alanın 24 Temmuz'daki orman yangınında yanarak kül olması bir tesadüf müdür, bir planın sonucu mudur? Bunun ortaya çıkması gerekiyor. Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletiyse eğer bir otokrasi değil de hukuk yürürlükteyse bu tür sabotajların ya da bu tür yangınların araştırılması gerekir. Bu sorunun yanıtını Cumhuriyet Savcılığımızdan araştırma yaparak beklemekteyiz" dedi.
Erken Seçim Çağrısı
İktidarın Türkiye'nin ekolojisini, ormanını, ağacını koruyamadığını ifade eden Özkan, "Türkiye'yi bu iktidarın eylem ve işlemlerinden korumak gerekiyor. Onun içinde olması gereken şey erken seçimdir. Bu yangınların hemen söndürülmesini istiyorsak, Türkiye'yi bu belalardan kurtarmak, bu tür kirli tezgahlardan kurtarmak istiyorsak o zaman olması gereken şey; erken seçimdir. Ağacımız, kuşumuz, taşımız, toprağımız, bütün canlılarımız için, Türkiye için, erken seçim çağrımızı yineliyorum" diye konuştu.
Belediyelere Yönelik Eleştiriler
Soruları da yanıtlayan Özkan, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın orman yangınlarına ilişkin büyükşehir belediyelerine yönelik sözlerinin sorulması üzerine "Yamanlar, iki sene önce yandı. Yamanlar yangınından sonra bölge imara açıldı. Yananın yerine bir tek şey konmadı. O günden bu yana Büyükşehir Belediyemiz yangın söndürme uçağı almak için Ankara'da çalmadık kapı bırakmadı. Ama ne yazık ki derdi orman söndürmek olmayan, derdi propaganda ve propagandayla orman yangınlarının sönebileceğini, propagandayla yeniden orman kazanılabileceğini düşünen iktidar nedeniyle uçuş izni bile alamadılar. Kiralayıp getirebilecekleri uçaklar için uçuş izni dahi alamadılar. Bu iktidarın tamamen bir oyunudur. Saray, bizim ormanlarımızın yok olmasını istemektedir. Büyükşehir belediyelerinin bu işe bulaşmasını istememektedir. Çünkü rant elde etmeye devam ediyor. Bugün yaşadığımız şey zulümdür. Orman köylüsü, şehirdeki insan ve Türkiye doğası için bir zulümdür. Belediyelerimizin elindeki yetkileri tırpanlamışlardır. Belediyelerimize devlet tarafından verilen paraların yarısını bile ödememekteler. Bütün bunları kafa karıştırmak için hiçbir yetkisi olmayan belediyelerimizi suçlu gibi göstermek için söylüyorlar. Bu yangının sorumlusu, söndürmenin gecikmedeki sorumlusu ve bunların tamamıyla ilgili sorumluluk iktidarındır" diye yanıt verdi.
Fatih Altaylı Ziyareti ve İstifa Çağrısı
Özkan, Fatih Altaylı'yı cezaevindeki ziyaretine ilişkin soruya, "Ben Fatih Altaylı ve diğer arkadaşları ziyaret ettiğimde sohbet sırasında çözüm üzerine kendi düşüncelerimi aktardım. Partimizin herhangi almış olduğu bir karar yok. Benim düşüncem şu: Fatih de sadece Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri değil bütün muhalefet DEM Parti dahil olmak üzere muhalefetin seçilmişlerinin istifa etmesi gerektiğini savunuyor. DEM Parti bugün Türkiye'de bir Kürt sorunu var. Bu sorunun çözümü için komisyon kurulması dahil olmak üzere pek çok adımı atıyor. Genel kabul görmüş bir şey. O zaman gelin hep beraber seçilmişlerin tamamı istifa edelim. Milletvekilleri, belediye başkanları, belediye meclis üyeleri, bütün seçilmişler, bütün muhalefet partileri, bütün seçilmişleri istifa ettiğinde düzenin demokratik meşruiyeti yok olur. Bunun sonucunda demokratik meşrutiyet tartışması başlar. Otokrasiye karşı en büyük mücadele budur. Herkesin ne olduğu, ne düşündüğü ortaya çıkar. Erken seçim bütün dertlerin ilacı, dermanıdır. Erken seçim orman yangınlarında etkin mücadele getirir. Erken seçim Türkiye'de yoldan çıkanı yola sokar. 25 yıllık otokrasinin Türkiye'de geleceğe yer burasıdır; ekonomi batmıştır. Sosyal hayat içinden çıkılmaz acılarla doludur. Özgürlükler ayaklar altındadır. Adalet ayaklar altındadır. Yasayı dahi uygulamayan kişilere göre farklı yasa uygulayan bir anlayışla karşı karşıyayız. Eğer devlette adaletle eşitlik yoksa bütün bu eşitsizliklerin düzeleceği yer halkın vicdanıdır. Beni burada kastettiğim şey Cumhuriyet Halk Partisi'nin istifa etsin bir ara seçim değil. Benim burada kastettiğim şey; bütün muhalefetin demokratik yollarla seçimle gelen bütün muhalefet unsurlarının burada demokrasicilik oynamaya son veriyoruz. Burda demokrasi yoktur, adalet yoktur, özgürlük yoktur, özgürlük için, adalet için, demokrasi için halka gidiyoruz, sandığa gidiyoruz. Çünkü o sandığın sesi halkın sesidir. Ona hepimiz rıza göstereceğiz" dedi.
Kongre Süreci ve Belediye Operasyonları
Partisinin kongre süreci ve belediyelere yönelik operasyonlara ilişkin ise Özkan şunları kaydetti:
"Önceki gün Kemalpaşa ve Bayındır belediye başkanlarımızla hem il başkanımızı hem önceki dönem büyükşehir belediye başkanımızı ziyaret ettim. Bizim parçalanabileceğimizi, ayrılabileceğimizi bizim Cumhuriyet Halk Partisi içinde kendimizle kavga edeceğimizi veya Cumhuriyet Halk Partisi'nin zora düşeceğini düşünenler yanılırlar. Mustafa Kemal'in o müthiş sözleriyle yanıt vereyim. Top sesleri Ankara'dan duyulmaya başlayınca odasından başkenti, meclisi Kayseri'ye taşıma ihtimalinden bahsedilince "buradayız" diyor. "Ben tek kalsam da silahımı kuşanırım Elmadağ'a çıkar, çatışmaya devam ederim" diyor. Burası İzmir. Hepimiz olmayabiliriz, hepimizi içeri alabilirler. Başımıza türlü felaketler gelebilir. Sade bir üyemiz gelir, kapıyı açar ve burası Kuvayi Milliye olarak kaldığı yerden aynen devam eder. Bizi hiç kimse hiçbir dış güç esir alamaz. Dönüştüremez. Başka bir şeye bizi karşılaştırmamarını tavsiye ederim. Ancak elbette ki bizim içimizde de suç işleyen arkadaşlar olabilir. Bundan bizim çekincemiz yoktur herkes yargılanabilir. Ben yargılandım. Altı yıl boyunca cezaevinde kaldım. Berat ettim, çıktım. Arkadaşlarımız da yargılanırlar. Delil varsa ortaya konur. O delillere göre bakarız bizde vicdani, hukuki kanaatlerimizi söyleriz. Ancak ne İstanbul'daki yargılamalarda, ne buradakilerde tutuklu yargılanacak bir şey yok. Arkadaşlarımız hangi delilleri karartabilir? Bu aşamadan sonra arkadaşlarımızın hangi delillerle ilgili bir tasarrufu olabilir? Tutukluluk peşin cezaya dönüşmüştür. O yüzden tuzun koktuğu yer hukuktur. Hukuku temizlemek için gideceğimiz yer hukuktur. Bizim arayışımız adalettir, hukuktur. Biz özgürlüğümüzü, bağımsızlığımızı, adaletimizi arıyoruz. Bundan da vazgeçmeyeceğiz."
Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.